BİLİM DÜNYASINA HOŞGELDİNİZ
  DÜNYA , GÖLGENİN ESARETİNDE
 
DÜNYA , GÖLGENİN ESARETİNDE
 
 

İşte orada! 400.000 km uzakta. Yaklaşık 1 saniye önceki görüntüsüyle ve ışığıyla, amatör astronomların hem çok sevdiği hem de hiç sevmediği bir uydu duruyor. Dünya’dan bakılınca renksiz, parlak ve kimileri için gizemlerle dolu tostoparlak yusyuvarlak bir şey. Çoğu zaman bu uyduyu görmezden gelsek de, ona sırtımızı dönsek de o bize hiçbir zaman sırtını dönmüyor. Hatta bu uydu, bize evrendeki en muhteşem anları hediye edebiliyor…

İşte o muhteşem anlardan biri, 21 şubat 2008 günü gece yarısından sonra bir kez daha yaşandı. Günler öncesinden o an’lara tanıklık etmek isteyen ve tanık oldukları görüntüleri paylaşmak için çalışan belkide binlerce kişi hazırlık yaptı. Uykusuz kalmayı ve üşümeyi göze aldı. O, “şanslı” diye tabir ettiğim kitlenin içine şükürler olsun ki bende dahil olabildim. Daha önce de tanık olduğum bu göz ziyafetine tekrar tekrar tanık olmak, benim için tarifi mümkün olmayan bir duyguydu. Öyle ki; her tutulmada, aslında aynı şeyleri izlerken nasıl farklı bir şeyler görebildiğimi anladım. Teorik olarak hepsi aynı olsa da; her bir tutulmanın yeri ve bende bıraktıkları farklıydı…

Benim için sıradan ve ilginç gelişmelerle dolu bir gün olan 20 Şubat da, teleskoplarımı, fotoğraf makinelerimi ve diğer aksesuarlarımı hazırlamış, gece yarısı başlayıp sabaha kadar sürecek olan gökyüzü şöleninin saatini beklemeye başlamıştım. Hava muhteşem, koşullar harikaydı… Normal de evimin çatısında kendi yaptığım gözlem yerimde tutulmayı izlemeyi planlıyordum. Ancak daha önce TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nden sevgili hocam Dr. Tuncay Özışık ile konuştuğumuz ve kesin bir sonuca bağlayamadığımız buluşma işini de merak edip duruyordum. Aynı gün içinde internet ortamında tesadüfen rast geldiğim Tuncay hocam ile yazışmaya başlayıp, tutulmayı izleme konusunda herhangi bir gelişme olup olmadığını sordum. Kendisi tutulmanın canlı olarak TUG web sayfası üzerinden yayınlanacağını ve bunu gerçekleştirmek için orda hazır bulunacağını söylemişti. Hatta, eğer istersem onlara katılabileceğimi de söyleyince, seve seve bu güzel teklifi kabul etmiştim. Şüphesiz sevgili hocalarımla gözlem yapmak benim için reddedilemeyecek kadar cazipti. Kendisine aynı gece oynanacak olan Fenerbahçe maçından sonra buluşma yerinde olacağımı da ilettikten sonra sabırsızlıkla gecenin geç saatlerini beklemeye başladım.

Akşam saatlerinde havayı son bir kez daha kontrol ettim. Gökyüzünde tek bir bulut olmadığı gibi nem oranı da oldukça az görünüyordu. Koşullar, gece boyu sürecek gözlemimiz için tamamıyla elverişliydi.

Saat 00:30 gibi buluşma yerimiz olan Akdeniz Üniversitesi Kampüsü içindeki TUG müdürlük binasına vardığımda; hocalarım çoktan ekipmanlarını hazırlamış ve deneme çalışmalarına başlamışlardı. Tutulmayı TUG web sayfasından özel bir kamerayla canlı yayınlayacakları için bu gerekliydi ve yayın saat 02:30 da başlayacaktı. Tutulmanın beni ilgilendiren bölümü ise; Ay’ın tam gölge konisine girmeye başladığı andan, tam tutulmanın bitişine kadar geçen bölüm olduğu için, onlar hazırlık yaparken ben de pek aceleci değildim ve kütüphanede bulduğum birkaç astronomi kitabını karıştırarak beklemeye başlamıştım.

 

TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nden canlı yayının yapılmasını sağlayan kamera.

Bir müddet meyve yiyip sohbet de ettikten sonra ekranda, Ay’ın sol üst köşesinin gözle görünür şekilde kararmaya başladığını fark ettik. Bu aynı zamanda benim için de çalışma vaktinin geldiğini ifade eden bir durumdu. Ekipmanlarımı alıp terasa taşıdım, teleskopumu kurdum. İlk dolunay fotoğraflarımı çektim. Bu esnada Ay, Dünya’nın yarı gölgesi içerisine tamamen girmişti. Çok geçmeden, tam gölge konisinin Ay yüzeyine düşmeye başlamasıyla birlikte uykusuz gecemiz de bir anda hareketlendi. İlk temas anını espirili bir şekilde karşılayarak, sabahın 4’ünde kimsenin olmadığı üniversite yerleşkesine doğru arka arkaya “First Contact” diye bağırmam, hocalarımı bayağı bir güldürdü. Çünkü genellikle bu söz, Tam Güneş tutulmalarında söylenen bir sözdü. İşin esprisi de bu noktadaydı zaten…!

Parçalı safhaların başladığı an.

Bir içeri bir dışarı hızlanan trafiğimizle birlikte, Ay’ın Dünya’nın gölgesi içindeki ilerleyişi sürmüş ve Dünya’nın gölgesiyle yarıya kadar örtülmüştü. Bu sırada Ay’ın ısırılmış bir elmaya benzeyen hali ve bu dev elmanın gökyüzünde asılı duruyormuş gibi görünmesi zihnimiz de çok hoş bir tablo oluşturuyordu. Tabi bu tabloyu sadece çıplak gözle görebiliyor olmamız da aynı oranda düşündürücüydü. Ay’ın tam gölgeye (umbra) girmeye başlamasıyla bulunduğumuz bölgede gök parlaklığı da ciddi ölçüde azalmaya başladı. O sıralar teleskopumu Ay yüzeyinden, karanlık gökyüzüne doğru çevirip birkaç tane de derin uzay fotoğrafı çekmek istememe rağmen ne yazık ki bu düşüncemi gerçekleştiremedim.

GPS Saatlerimiz 05:15 olmuş, tam tutulmaya 10 dakika gibi az bir zaman kalmıştı ki, 4-5 saattir yediklerimiz ve içtiklerimiz gecenin keskin soğuğuyla da birleşince, bazı ihtiyaçları kaçınılmaz kılmıştı. Bunun, Tam da tutulmanın hemen öncesinde gerçekleşmesi kadar talihsiz bir şey olabilir mi? Diye düşünürken tam tutulmaya da sayılı dakikalar kalmıştı. Bu tatlı telaş bulunduğumuz alandaki hareketlilikten de kolaylıkla sezilebiliyordu. Tuncay hocam kamera ile bilgisayar arasında mekik dokuyor, Tansel hocam ve bende alabildiğine denklanşörlere basıp duruyorduk. Ay’ın Dünya gölgesinin esaretine girdiği an olan, saat 05:25’ de, video kamerada canlı yayının yanında aynı anda video kasette de kayıta geçilmişti. Benim tarafta ise durum daha farklıydı ve fotoğraf makinemin ekranında uzun pozlu fotoğraflar hızlı bir şekilde belirip kayboluyordu. Arada bir her iki araç birden duruyor, başlar yukarıya istemsiz olarak kalkıyor ve anlamsız bakışlarla o mükemmel görüntüyü izliyorduk. Ay’ın ufka yakınlığından kaynaklanan kızıllığının yanında birde tutulmanın oluşturduğu bakır kırmızısı rengin çıplak gözle tarifi mümkün olmayan güzellikte göründüğünü söylemek sanırım abartılı bir ifade olmaz. Hatta o saatlerde ayakta olup da tutulmadan haberi olmayanların, Ay’ı gördüğünde neler düşünebileceğini bile hesap ediyorduk…

Tam Tutulma Başlangıcı.

Tam tutulma boyunca gökyüzünde Ay ve ona eşlik eden, aslan takımyıldızının en parlak yıldızı olan Regulus’u birlikte fotoğraflamak amacıyla parçalı tutulma ve tam tutulma başlangıcından beri kullandığım 10cmlik f/12.7 odak oranına sahip teleskopumu diğer bir teleskopum olan 70mm çapındaki f/5 odak oranlı teleskopla değiştirdiğimde sanırım tutulmanın ortasını henüz geride bırakmıştık. Ay ve Regulus gökyüzünde birlikte alçalarak Bey Dağları’na doğru yaklaştıkları saatlerde de, yeterince fotoğraf çekmiş olmanın rahatlığıyla bir müddet hiçbir şey yapmadan onları seyrettiğimi anımsıyorum. Dağların siluetinin sabahın ilk ışıklarıyla birlikte şekillenmesiyle artık tutulmanın sonunun yaklaştığını anlayabiliyorduk.

Tam ay tutulması sırasında Ay ve Sağındaki parlak yıldız Regulus.

İlerleyen dakikalarda kulaklarımız, susmayan denklanşör sesleri ile çınlarken Tam tutulma sona ermiş, bu andan itibaren tutulmanın adı; “Ay, Regulus ve Bey Dağları Üçlüsü” ne dönüşmüştü. Dağların sabah alacakaranlığında oluşturduğu görüntü, Ay ve Regulus’un parlayan gökyüzü içinde belirginliklerini kaybetmeye başlamaları da unutulmayacak şekilde göz alıcı bir manzaraydı. Arka arkaya fotoğraf çekerken, alçalan ve alçaldıkça hızlanan bu üçlünün iki üyesi; yavaş yavaş Bey Dağları üzerinden kaybolarak bizleri yeniden yalnız bıraktılar. Bizlerde tutulma sırasında yaşadığımız unutulmaz anları hayal ederek ve bir sonrakini şimdiden arzulayarak ekipmanlarımızı toplamaya başladık. Tuncay hocam web sayfasına “Canlı Yayın Sona Ermiştir. Teşekkürler…” yazısını koyarken Tansel hocam ve ben de gece boyu çektiğimiz fotoğraflara göz atıyorduk. Ay ve Regulus ise çoktan başka gökyüzü sevdalılarını arkalarında yalnız bırakmışlardı…

Her şeye rağmen, biz o gece O’nu çok sevmiştik. Bize evrendeki en muhteşem anlardan birini hediye ettiği için…

Ay ve Regulus’un Bey dağları üzerinden batışı…

 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol